Antropometrik Verilerin Kullanılma Amacı Ve Yeri-II Masa ve iş görme yüzeyinin yüksekliğini saptamakta en önemli diğer bir ölçü de oturma yüzeyi ile çalışma.

Презентация:



Advertisements
Похожие презентации
3.4. KİŞİSEL UYUMLULUĞUN SAĞLANMASI İş Kazaları ve meslek hastalıklarından korunmak için yapılması gereken işlerin üçüncüsü ergonomiden (İş Bilimi) faydalanılmasıdır.
Advertisements

KALITIM - GENETİK. GREGOR MENDEL KİMDİR ? Kalıtım biliminin öncüsü botanikçi, bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım.
İNSANDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME. üreme Canlıların kendilerine benzer yavrular meydana getirdiği, tüm canlılarda görülen ortak bir özelliktir.
BAR HIZMETLERI. BAR ÖNEMİ VE TANIMI Otellerde ve yiyecek-içecek işletmelerinde, her türlü içeceğin servise hazırlanması işlemlerini, çoğu durumlarda satışını.
Öğretim Materyallerinin Tasarlanması ve Hazırlanması Dr. Süleyman Sadi SEFEROĞLU Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri.
GENETİK Günay GEÇKİN Fen Bilgisi Öğretmeni. DNA molekülünün belirli bir genetik özellik hakkında bilgi içeren kesitine gen adı verilir. Bütün hücrelerde.
1) Bütün hücrelerde görülebilen bölünme çeşididir. 2) Tek hücrelilerde çoğalmayı sağlar. 3) Çok hücrelilerde, eşeysiz üremeyi sağlar. 4) Kromozomların.
KIZILTEPE BELEDİYESİ Bilgi İşlem Sistemi Uzak Belediye Birimi Uzak Belediye Birimi Uzak Belediye Birimi Internet Muhtarlık Internet E-Belediye Sms Hizmeti.
PETROL JEOLOJİSİ KONU: 4 HİDROKARBON AKIŞI, İKİNCİL GÖÇ, KAPANLANMA ve SIZMA.
GENEL İLK YARDIM BİLGİLERİ. İLK YARDIM NEDİR? İlk Yardım kelimesi İngilizce First Aid kelimesinin türkçeye çevrilmesi ile ile elde edilen bir kavramdır.
1 3 Bitki olsun, hayvan olsun bütün canlılar, döllenmiş yumurta hücresinin bölünerek çoğalmasından oluşmuştur. Bu hücre gelişmesinin sonunda, kendi türünün.
PETROL JEOLOJİSİ KONU 10 SEDİMENTER HAVZALAR Çevresine nazaran daha fazla çökel biriken alanlara genel olarak sedimenter havza denir. Kesin bir ayırt.
Bitki hücresi Hayvan hücresi Organizma SistemOrganDoku HÜCRE Temel kısımları ÇekirdekSitoplazma Hücre zarı birleşerek oluşturur birleşerek oluşturur birleşerek.
PETROL JEOLOJİSİ KONU 9 PETROL JEOLOJİSİNDE KULLANILAN HARİTA ve KESİTLER.
DUYU ORGANLARI DİKKAT!!! Ders dinlerken oturuşunuza dikkat ediniz. Dikkatli olmaya çalışınız. Derse katılın. Öğretmenin söylediklerini.
PETROL JEOLOJİSİ KONU 11 SEDİMENTER ORTAMLAR, MEKANİZMALARI ve BUNLARIN PETROL JEOLOJİSİNDEKİ ÖNEMİ.
PETROL JEOLOJİSİ KONU-1 PETROLÜN FİZİKSEL ve KİMYASAL ÖZELLİKLERİ.
1 Örgüt Teorileri ve Sağlık Hizmetleri Yönetimi Mehmet YORULMAZ 2010.
STANDART MALİYET SİSTEMİ Standart Maliyet Kavramı Standartların Belirlenmesi Standart Maliyet Kartı Fark Analizleri.
Kategorisel veri analizi ki-kare testi. Ki-kare testi ( χ 2 ) İki değişken arasında bir ilişki olup olmadığının testi Örnek: Kişiliğin deprosyonla bir.
Транксрипт:

Antropometrik Verilerin Kullanılma Amacı Ve Yeri-II Masa ve iş görme yüzeyinin yüksekliğini saptamakta en önemli diğer bir ölçü de oturma yüzeyi ile çalışma yüzeyi arasındaki yükseklik farkıdır. Çoğu araştırmacılar bunun cm arasında kabul etmektedirler. Büro masa ve sandalyesi, oturma yeri ve çalışma yüzeyi boyutları açısından incelemeye değerdir. Çeşitli işlerde oturarak çalışmada önerilen masa yükseklikleri Cetvel 23de verilmiştir.

Antropometrik Verilerin Kullanılma Amacı Ve Yeri-II

Oturma yüzeylerinin tasarımı İnsanlar; işlerinin başında, bürolarında, evlerinde, dinlenme yerlerinde, taşıt araçlarında ve her fırsat bulduklarında oturmaktadırlar. Oturulan sandalye, koltuk ve bankoların yapısal özellikleri kıyaslandığında, çok değişik oturma yüzeyleri dikkati çeker.

Tüm gün ve verimlilik zorlamaları altında iş görürken kullanılacak oturma yüzeyleri ve gereçlerinin bazı özellikleri olması gerekir. Bu tür oturma yerlerinin standartlarını belirleyen ekonomiklilik, rahatlık ve fonksiyonel olması gibi basit kurallar dahi, oturma yüzeylerinin tasarımına aksettirilmekle önemli iyileştirmeler sağlanabilir.

Ergonomik yaklaşımlarda ise oturma yüzeyinde vücut ağırlığının desteklenmesi ve dağılımı, oturak yüksekliği, derinliği ve çeşitli pozisyon değiştirme hareketlerine elverişli olması gibi özel gereksinimlere çözüm aranır.

Yapılan araştırmalar, oturan bir insanın vücut ağırlığının önemli bir bölümünün, kalça eklemini de üzerinde bulunduran ischiyum kemiğinin alt çıkıntısı üzerine düştüğünü göstermiştir. Vücut ağırlığının yüzde kadarını taşıyan bu kemik çıkıntıları ve kalçaların genel yapısı da bu yükü taşımaya elverişli özellikler gösterir.

Tümü ile düz ve sert bir yüzey üzerinde oturulduğu zaman bu bölgelere düşen ağırlık payı da artar. Bu nedenle, kalçanın anatomik yapısına göre şekillendirilmiş oturma yüzeyleri tercih edilir. Daha iyisi, oturma yüzeyinin yumuşak bir malzeme ile kaplanması ve böylece ischiyum üzerine düşen ağırlığın etrafındaki dokulara dağıtılmasıdır.

Ayrıca, oturulan yerin yüksekliğinin de ergonomik bir şekilde düzenlenmesinin de önemi vardır. Nitekim, oturulan yerin ön kısmının baldırlara baskı yapması önlenmelidir. Bunun için oturma yüksekliğinde, istatistik verilerde en kısa boylu bulgularının yüzde 5 dağılım karakteristikleri kullanılır. Böylece, oturan bir insanın baldırlarının altında yeterli boşluk kalarak, ön kenarın baldırları alttan kesmesi önlenir.

Genelde de oturma yeri yüksekliğinin erkeklerde 38 cm ve kadınlarda 35 cm olarak kabul edilmektedir. Yüksek topuklu ayakkabı giyilmesi ya da ayak altına bir destek konulması halinde ise yükseklik 43 cm ye kadar arttırılabilir.

Oturma yüzeyinin yatay ya da öne eğik olması rahatsız edicidir. Nitekim bu gibi yüzeylerde oturanlar arkalığa dayandıklarında ileri kaymaya başlarlar. Oturma yüzeyi kaygan olmasa da sırta dayanmak kalçada öne doğru bir itiş oluşturur, ve zamanla çok rahatsızlık verir. Bu nedenle oturma yüzeyi geriden başlayarak 3 ya da 5 o lik bir eğimle yükselmelidir. Dinlenme yerlerindeki koltuklarda bu eğim 8 o ye kadar çıkarılabilir. Böylece geri dayanmaktan oluşan itme kuvveti oturma yüzeyi üzerine dağılarak ileri kaymayı önler.

Oturma yerinin derinliği ve genişliği de antropometrik temellerle saptanabilir. Oturarak çalışan insanların oturdukları iş sandalyelerinin derinliği cm arasında değişebilir. Daha çok dinlenme amacıyla kullanılan koltuklarda bu derinlik bir ölçüde artırılabilir. Tek olarak kullanılacak sandalyelerde oturma yerinin genişliği cm. olmalıdır.

Oturma yerinin rahatlığını artıran bir yapısal özellik de bel ve sırt bölgelerini destekleyen arkalıktır. Böyle bir destek gövdenin rahat ve dik tutulmasına yardımcı olur. Arkalığın desteklenmesinde en başta gelen bölge bel bölgesidir. Kalça gerisine ve omuzlara dokunan arkalıklardan kaçınılmalıdır. Eğer, uzun bir arkalık düşünülüyorsa, bunun özellikle bel bölgesine destek sağlaması için tasarım öngörülmelidir.

Rahat koltuklarda arkalığın oturma yüzeyi ile teşkil ettiği açı 105 o olarak belirlenmiştir. Oturma sandalye ve koltuklarına alt kol desteği ilave edilecekse, bunun kollar rahat bir şekilde sarkıtılmış bir duruşta dirseğin yüksekliğinde olmalı ve alt kolun yere yatay destek üzerinde, mümkünse yumuşak malzeme ile desteklenmiş olmasına özen gösterilmelidir.

ERGONOMİ İŞ YERİ ORTAMI KOŞULLARI 1. İklim Etkileri 1.1. Isı ve soğuk ortam stresi İnsanın bedeni metabolik enerji yardımı ile belli bir iç ısıya ayarlanmıştır. Ortam sistemleri karşısında bu iç ısıyı koruyabilecek bir dizi organik reaksiyonlar da vardır. Ancak, her cisim gibi insan bedeni de çevresindeki ısı düzeyinden etkilenir. Isı değişimi ve ısı almak açısından insanların ten rengi pek önemli bir fark oluşturmaz.

Çalışma ortamındaki beden iç ısısından yüksek ısı, iletim yolu ile (konveksiyon) dokulara geçebildiği gibi, beden ısısı daha yüksek olursa çevreye beden ısısı yayılır (radyasyon). İnsanların deri üzerinde ısı stresine bağlı ter salgısı da buharlaşırsa (evaporasyon), deriyi soğutarak beden iç ısısının dengelenmesine yardımcı olur. Beden iç ısısı azalırsa, metabolik enerji gereksinimi artar.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi Biyolojik açıdan önemli olan, beden iç ısısının dar sınırlar içinde tutulması zorunluluğudur. Aslında, deri altında iki santimetre derinliğe kadar dokuların ısı değişikliklerine oldukça duyarlı oldukları gösterilmiştir. Derinin ısısı, kısa süreler için, beden iç ısısından 15 o C daha aşağı ya da daha yüksek düzeylere çıkarılabilir. Ortam ısısının yüksekliği ise, merkezi sinir sisteminin derideki kan dolaşımını hızlandırmasına ve ter bezlerinin uyarılarak terlemenin başlamasına neden olur.

Aşırı soğuk stresi halinde önceleri deri dolaşımı yavaşladığı halde daha sonra bu dolaşım artar ve deri üzerindeki tüyler dikilerek bir tür koruma mekanizması harekete geçer. Bütün bu reaksiyonlar yetersiz kaldığında insan, beden iç ısısını yükseltmek ve kendisini soğuk etkisinden korumak için bazı hareketleri yapmaya başlar. Ancak, endüstriyel ortamda, belli bir iş ya da işlemi yapmak zorunda olan iş görenler, işlerini bırakmadıkça bu koruyucu hareketleri yapmadıkları için soğuk stresinden kolayca etkilenirler.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi Endüstride çalışanların ortam stresleri etkisinden korunmalarının temel yaklaşımları; koruyucu giyim kullanmak ya da ortam stresi faktörlerini zararsız düzeyde tutacak ısıtma ve havalandırma önlemlerini almaktır. Ortam streslerine karşı her insanın farklı reaksiyon göstermesi ve ayıca bazı iklim ve ortam etkenlerinin birlikte etkileri organizma üzerinde değişik stresler yaratır. Örneğin sıcaklık ve nemlilik derecesi yüksek bir iş ortamı, aynı ölçülerde sıcak fakat nemlilik derecesi düşük bir ortamdan daha çok strese neden olur. Benzer bir şekilde; kuru, durağan ve sıcak bir havada çalışmak, aynı ölçülerde sıcak fakat nemlilik derecesi düşük bir ortamdan daha çok strese neden olur.

Benzer bir şekilde; kuru, durağın ve sıcak bir havada çalışmak, aynı özellikleri gösteren fakat yeterli hava hareketlerinin sağlanabildiği yerde çalışmaktan çok daha zordur. İnsan bedeninin iç ısısını etkileyen tüm değişiklikler, iş yerindeki hava hareketleri, ortam ısısı, yayılan ısı ve bunun kaynakları, ortam nemlilik derecesi, yapılan işlerin fiziksel düzeyi, insan bedeninin metabolik gereksinimleri ve uyum yetenekleri olarak özetlenebilir.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi İş görenlerin, dayanılabilir ısı düzeyi olarak kabul ettikleri stres ortamına yaklaşık bir hafta içinde iyice alıştıkları ve böyle bir uyum gösteren insanların verimliliğinin de giderek arttığı gözlemlenmiştir.

Ortam ısısına uyum gösteren bu insanların daha fazla terledikleri, ter içindeki tuz yoğunluğunun azaldığı, ter buharlaşması ile, deri ısısının düşürülebildiği, kalp atım sayılarının giderek normale doğru yaklaştığı ve vücut iç ısısının da belli bir düzeyi geçmediği gösterilmiştir. Isı stresi etki zinciri Şekil 55de verilmiştir.

Şekil 55. Isı stresinin etkileri.

Şekil 57. Soğuk ortam stresinin etkileri.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi Ergonomi- Ortam koşullarını etkileyen faktörler İş yerlerinde ortam koşullarını etkileyen faktörler; 1. Hava sıcaklığı 2. Isı kaynaklarından yayılan ısı 3. Ortam nemliliği 4. Hava hareketleri ve Isıtma sorunudur.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi 1-Hava sıcaklığı Hafif fiziksel işler yapan işçilerin çalıştığı fabrikalarda en rahat ortam sıcaklığının 18.3 o C olduğu kabul edilmiştir. Bu ısı düzeyindeki ortamda dahi çalışanların 1/7si bu ısı düzeyinden şikayetçi olmuşlardır. Rahat bulunan çalışma ortamının alt ve üst hudutlarının da o C olduğu saptanmıştır.

Çalışanların fiziksel aktivitesi arttıkça ortam sıcaklığı değerlerini düşürmek gerekmektedir. Ağır endüstriyel işlerde, iş görenlerin kendilerini rahat hissettikleri ortam sıcaklığı hudutları o C olarak saptanmıştır. Artan ortam ısısına bağlı olarak çalışma performansı düşmektedir

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi 2. Yayılan ısı Hafif işlerle uğraşan iş görenlerin bulunduğu bir ortamda yayılan ısının, toplam ısı etkisi rahat ısı ortamı koşullarının sağladığı konfor duygusunu bozmamalıdır. Yüksek ısı yayan kaynakların bulunduğu iş yerlerinde, iş görenlerin bu yüksek radyant ısıdan korunmaları gerekir. Yayılan ısı ve yayılan soğuk kaynaklarının önüne bu etkinin yayılmasını önleyecek perdelemelerin yapılması, kolay bir önlem olmasına rağmen, çok önemli bir rahatlık etkisi sağlar.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi 3. Havanın nemliliği Normal ortam ısısı koşullarında havanın nemlilik derecesinin önemli bir etkisi olmaz. Ancak bu koşullarda dahi, aşırı nemden kaçınmalıdır. Rölatif nemlilik derecesinin % 70ten yukarı çıkmaması gerekir. Çok kuru hava da burun içini ağız boşluğunu ve soluk yollarını kurutur ve rahatsızlık verir. Bu etki ortam ısısı yükseldikçe daha fazla hissedilir. Yüksek düzeyde nemlilik ise, kapalı bir yerde çalışan insanların, burun ve boğazlarında bir dolgunluk duygusu oluşturur.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi 4. Hava hareketleri Ortam ısısı ve yayılan ısı düzeyleri normal sınırlar içinde iken, ideal hava akımı 150mm/s civarındadır. Hava hareketi 510mm/snin üzerine çıktığında, çalışma ortamı esintili kabul edilir. 100 mm/saniye altındaki hava değişimi olan yerlerde ise, hava hareketlerinin rahatlığı kalmaz.

Hava hareketlerinin fark edilmesinde, hareket halindeki havanın insan bedenine çarpması sonucu deride meydana getirdiği ısı değişiklikleri rol oynar. Hareketli havanın ısı düzeyi düşük olduğu zaman şikayetler artar. Bunun nedeni, insan bedeninin soğuğa duyarlı olmasıdır. Hava akımı aynı kaldığı halde, ortam ısıtılırsa, aynı boyutlarda şikayete neden olmaz. Rahat ısı ortamının üst sınırına yaklaşıldıkça, iş görenlerin daha esintili havayı tercih ettikleri bilinmektedir.

1.1. Isı ve soğuk ortam stresi 5. Isıtma sorunu İş yerini iyi ısıtmak sağlık, verimlilik ve psikolojik ortam gibi nedenlerle çok önemlidir. Böyle bir yaklaşımda teknik sorun ise, belli bir kaynaktan sağlanan ısının iş yerine düzgün dağılımını sağlayabilmektir. Bu nedenle, tek bir ısı kaynağından ısıtma yaklaşımı yeterli bir çözüm olmayabilir. Isıtılan iş yerlerinde yer döşemesi ısısı ile, çalışanların baş yüksekliğinde ölçülen ısı arasında 1-2 o C fark olduğunda, iş görenler kendilerini rahat hissederler. Bu fark 3-6 o C düzeyine çıktığında ve hava akımları da önlenemiyorsa, ayakların soğuk ve baş bölgesinin ise daha sıcak bir bölgede bulunması rahatsızlık yaratır.

Isıtma için kullanılacak sistemin seçiminde, bina yapısı, yerleşim projesi, iş, işlem ya da imalatın çeşidi, ısıtma sisteminin maliyeti, yakıt temini gibi sorunlar ele alınır. Endüstrilerde en önemli sorunların başında ortam koşullarının optimizasyonu gelir. Bunun içine sadece ortamın ısısı, nemlilik ve hava akımı rahatlığı girmez. Ayrıca, çalışma ortamına sızabilen toz, duman, zehirli gaz ve koku gibi faktörleri de ortadan kaldırabilmek için etkili havalandırma sistemlerinin kurulması gerekebilir.

1.2. Aydınlatma Aydınlatmada temel sorunlar İnsan faaliyetlerinin %80i gözle kontrol edildiği, gözün de yorulacağı, zorlandığı taktirde hatalara düşebileceği ve kaza tehlikesinin artacağı düşünülürse çalışma yerinde aydınlatmanın önemi daha iyi anlaşılır. İş yerlerinde, her türlü işlemin kusursuz yapılabilmesi ve en önemlisi de iş görenlerin göz sağlığının korunması iyi bir aydınlatma tekniğini gerektirir. Aydınlatma öncelikle, yapılan iş ve işlemlerde kalite standartlarının gerektirdiği tüm detayın görülebilmesi için gereklidir.

İnsanoğlu en iyi gün ışığında görür. Gün ışığının aydınlatma kuvveti 10 lüks dür. 1 lüks ise 1 lümenlik ışık hüzmesinin 1m2lik bir alana düşmesi halinde sağlanan aydınlatma kuvvetidir. Işık yalnızca göze bilgi iletmekle kalmaz, organizmadaki madde değişimini düzenleyen sinir sistemini de etkiler. Çalışma yerinin atmosferini etkileyerek kişinin huzuruna katkıda bulunur. Aydınlatmada, yatay bakış yönü ile göz – ışık kaynağı arasındaki açı 300den büyük olmalı ve ışığın geliş yönüyle bakış yönü çakışmamalıdır.

Şekil. Aydınlatma düzeyi ile işin tamamlanma süresi arasındaki ilişki.

Aydınlatma tekniğinde işlem yüzeylerinin aydınlatılmasında kabul edilebilir parlama düzeyi olarak tanımlanan bir kavram geliştirilmiştir. Bunun için iş yeri aydınlatılmasında kullanılan tüm sayısal değerler, aydınlatılan hacimler, işlem yüzeylerinin parlaklık indeksleri ve top yekün aydınlatma düzeyi gibi değerler kullanılarak Parlama İndeksi değeri elde edilmiştir. Genelde üç sınıf Parlama İndeksi mevcuttur. 1-Hiçbir şekilde parlama kabul etmeyen iş şekilleri: Parlama İndeksi sınırı 10 2-Parlamanın en az düzeyde tutulması gerekli işler: Parlama İndeksi sınırı 13 3-Parlamanın belli bir düzeyde bulunabileceği işler: Parlama İndeksi sınırı

Bazı hallerde oldukça yüksek düzeyde aydınlatma istendiği halde, parlama indeksi değerinin düşük olması tercih edilmektedir. Benzer bir örnek olarak; ameliyathanelerde, çok yüksek düzeyde bir aydınlatma öngörüldüğü halde, hemen hemen hiç parlama olmaması öngörülür (Parlama İndeksi 10). Aynı şekilde, aydınlatma düzeyinin oldukça yüksek olması istenen, hasta bakım ünitelerinde ise belli ölçüde bir parlama kabul edilebilir ve bu gibi yerlerdeki Parlama İndeksi 13 olarak verilmiştir.

Aydınlatma tekniği Endüstride çeşitli iş şekilleri ve imalat işlemlerinde, pencerelerden ya da çatıdan aydınlatma tekniği yeterli aydınlatma sağlayabilir. Böyle bir aydınlatma tercih edildiği zaman, ışığın yönü ve yeğinliği dikkate alınarak iş istasyonları, makine ve tezgahların yeri iyi seçilmelidir. Gün ışığının çalışma yüzeylerinde parlamalar yapmaması, iş görenlerin gözlerine doğrudan ve yeğin ışık gelmemesi ve aydınlatma gereksinimine göre makine ve işlemlerinin yerinin iyi seçilmiş olması gibi temel yaklaşımlar özenle ele alınmalıdır.

Endüstride gün ışığı kullanılırken temel yaklaşım, bu ışığın tüm işlem alanlarına, olabildiği ölçülerde eşit bir şekilde dağılımını planlamaktır. Bunun için en uygun aydınlatma yaklaşımının çatıdan aydınlatma olduğu bilinmektedir. Çatıdan aydınlatmalarda, testere tipi çatılarda olduğu gibi, gün ışığının tek bir yönden geldiği düzenlemelerden kaçınılmalıdır.

Gün ışığı ile aydınlatmanın tek sorunu, ışık şiddetinin gün boyu değişik düzeylerde olabilmesi ve mevsim değişikliklerinde de önemli yeğinlik farklarının söz konusu olmasıdır. Gün ışığı ile aydınlatılan bir iş yerinde, daha fazla ışık gereksinimi olan tezgahlar ya da iş istasyonları varsa, bunların yapay ışık kaynakları ile desteklenmesi gerekir. Çoğu gözlemciler, gün ışığı aydınlatmasında gün boyu görülen düzey değişikliklerinin insan tabiatına uygun olduğunu kabul etmektedirler.

Nitekim, tekdüze bir ışık düzeninin monotonluk yaratabileceği düşünülmektedir. Aslında gün ışığının düzey değişiklikleri aniden oluşmaz. Yavaş yavaş ortaya çıkan aydınlatma düzeyine de iş görenlerin göz uyumu için yeterli süre olduğu için bu tür düzey değişiklikleri her iş istasyonu için aynı ölçüde sakıncalı değildir.

Gün ışığı ile aydınlatmada, aydınlatma düzeyi herhangi bir ölçü sistemi ile ifade edilmekten çok Gün Işığı Faktörü ile ölçülür. Gün ışığı faktörü, bir tezgah üzerine gelen gün ışığı yeğinliğinin, doğrudan gün ışığı altındaki aydınlatma düzeyi ile orantısı şeklinde ifade edilir. Çoğu endüstriyel işlemlerde yüzde 5 düzeyinde gün ışığı faktörü öngörülür. Bu da en az 250 Lüks düzeyinde bir aydınlatmanın karşılığıdır.

Bu aydınlatma düzeyinin yıl boyu ve mesai saatleri içinde en az yüzde 85 düzeyinde sağlanabilmesi öngörülür. Bu ölçülerde gün ışığı etkisinin sağlanabilmesi için, gün ışığının dolaylı olarak girebildiği pencerelerin tüm alanının, iş yeri yüzölçümünün (döşeme alanı) onda biri ile yarısı ölçülerinde olması gerekli görülebilir.

Yapay aydınlatma için ışık kaynakları fabrikanın her yerine iyi dağıtılırken, özel aydınlatma gerektiren yerlerde de bu gereksinime cevap verecek özel ışık kaynakları kullanılır. Fabrika içi aydınlatma projelerinin hazırlanmasında; -Aydınlatılacak yerin kullanılacağı işe göre en uygun aydınlatma şiddenin seçilmesi, -Aydınlatma şeklinin seçilmesi, -Lambanın yerden yüksekliği belirlenir, -Aydınlatılacak yerin geometrik durumu yani boşluğun eni ve boyu belirlenir, -Aydınlatma verimi belirlenir. Işığın verimi duvarların durumuna, aydınlatma şekline ve boşluk faktörüne göre belirlenir. Bazı maddelerin ışığı yansıtma yetenekleri Cetvel 25de verilmiştir -Kullanma faktörü. Bunlar; zamanla lambanın veriminin azalması, lambanın temizlik durumu ve aydınlatma yerinin badana durumu.

1.3. Gürültü Titreşim ve Zararlılar Gürültü etkileri Endüstride gürültü üç temel nedenle önemlidir; çalışanlar gürültüden rahatsız olurlar ve hoşlanmazlar. Gürültü işitme kayıplarına neden olur ve son olarak gürültü, iş verimliliği üzerinde olumsuz etkiler yapar. İş yerinde çeşitli titreşimler, makine parçalarının yarattığı, yere düşen cisimlerin neden olduğu titreşim dalgaları sesler oluştururlar. Ses dalgalarının birleşimine göre oluşan ve yayılan hava dalgalanmaları, insan kulağında dalgalanmaların frekansı ve şiddetine göre bir ses algılamasına neden olurlar.

Sesi karakterize eden iki önemli faktör sesin frekansı ve sesin yoğunluğu (şiddetidir). Bir sesin frekansı; bir saniyelik zaman içinde titreşim sonucu ortaya çıkan ses dalgası sayısını gösterir. Frekansın, diğer bir deyişle, bir saniyede çıkan ses dalgası sayısını gösteren ölçü birimine Hertz (Hz) denir. Ses dalgalarının saniyede kaç titreşim yaptığını bilmek yada bir sesin hangi frekanslarda titreşimlerden oluşmuş bir birleşik ses olduğunu tanımlamak için seslerin frekans analizleri yapılabilir.

Ses dalgalarının frekansı düşük olduğu zaman kulakta, kalın bir ses ayrımı yaparken, saniyedeki titreşim sayısı arttıkça ses algılaması tizleşir. Bu arada bazı seslerin işitilmesi için, belli bir basınç ve uyarım enerjisi gerekir. Buna uyarım eşiği yeğinliği diyebiliriz. İnsan kulağı 3000 Hz frekanstaki sesleri kolay algılar. Bu frekans altındaki ve üstündeki seslerin algılama eşiği uç değerlere yaklaştıkça yükselmeye başlar.

Sesi karakterize eden ikinci önemli faktör ses yoğunluğudur. Ses yoğunluğu, sesin şiddetini tayin eder ve bir birimlik alana isabet eden kuvvet olarak ölçülür. Ses yoğunluğu ölçü birimi olarak bel (B) esas alınır. İki farklı ses yoğunluğunun logaritmik cinsinden birbirine oranı bel sayısını gösterir. Uygulamada ses yoğunluğu ölçü birimi olarak desibel (dB) kullanılır ve bir belin onda birine eşittir (dB=1/10bel). Ses basınç (P) düzeyini desibel olarak aşağıdaki eşitlikle hesaplanabilir.

İnsan kulağı sesin tüm frekanslarına aynı derecede duyarlı değildir. Genellikle düşük frekanslara (1000Hz) daha az duyarlı ve yüksek frekanslara daha duyarlı olur. Böylece insan kulağı için düşük frekanstaki bir ses yüksek frekanslı bir sesten daha az gürültülü olacaktır. İnsan kulağının dayanabildiği ses yoğunluğu, aynı sesin işitme eşiği ile kıyaslandığında milyonlarca defa daha şiddetlidir. Seslerin desibel merdiveni bunu açıkça gösterir. Seslerin desibel değerleri artarken, ses şiddeti etkisi logaritmik bir şekilde yükselir. Desibel merdiveni 10 misline çıkar.

İnsan kulağı, hem yüksek ve hem de düşük frekanslı seslerin algılama eşiği aşıldıktan sonra, her desibel yoğunluk değişikliğini algılayabilecek duyarlılıktadır. Desibel insan kulağının 1000 Hz frekansında en zayıf bir sesi algılayabildiği ses basıncını referans bir yoğunluk olarak kabul eder. Bu sesin yoğunluğu ise Nevton/m2 karşılığıdır. İnsan kulağı 0 dBden ortalama olarak ıstırap veren sesin şiddet başlangıç düzeyi olan 130dBle kadar hassastır. Günlük yaşamda karşılaşılan gürültü düzeyleri Cetvel 28de verilmiştir.

Aynı yaş ve frekans değerlerinde, erkeklerdeki işitme kaybı daha fazla olmaktadır. Çeşitli gürültü düzeylerinde kalabilme süreleri Cetvel 29da verilmiştir.

Titreşim etkileri İnsanların oturduğu yerler, temas ettikleri ya da ellerinde tuttukları titreyen araç ve gereç, her türlü makine ve araçların neden olduğu sarsıntılar, uzun dönemde zararlı etkiler yaratabilmektedir. Bu alanda yapılan araştırmalar; kinestetik duyu organlarında, kas, bağ ve eklem algılama sistemlerinde, iç kulak denge organında, derinin duyarlı kıl dibi ve deri altı algı organlarında, alt ve üst etraf kılcal damar ağında zararlı ve kalıcı etkileri göstermiştir. Titreşim makine kullanıcısına insanın makine ile temasta olan el kol ve ayaklarıyla iletilir. Bazı çalışma koşullarında titreşim, tüm vücut yerine sadece el ve kollara iletilir. Titreşim hareketi, etkisi altında bulundurduğu insanı, özelliklerine göre rahatsız eder, yorarak iş başarısını ekiler veya sağlığını bozar.

Titreşim etkisinin en tipik örneği, soğuk iklim koşullarında motorlu testereler ile odun kesen işçilerde görülmüştür. Beyaz Parmak ya da Soğuk Parmak olarak bilinen bu durum, titreşimlerin uzun süreli etkisi ile, el parmaklarına gelen kılcal damarları daraltan bir sinirsel rahatsızlığın ortaya çıkması şeklinde tanımlanmıştır.

Titreşim etkileri Titreşim, bir nokta etrafında az veya çok periyodik gidip gelme yapan bir cismin hareketine denir. Titreşim, frekans, genlik ile ilgili olarak ivme ile boyutlandırılır. Titreşim 3 eksende 6 bileşene ayrılabilir. Bunlardan, sırt – göğüs (X), omuzdan – omuz (Y) ve ayak – baş (Z) doğrultusunda olan titreşimlerdir. Bu üç eksen doğrultusundaki titreşimlerden en önemlisi Z ekseni yani düşey titreşimlerdir.

Titreşimlerin algılanabilirliği veya rahatsız ediciliği titreşim frekanslarına göre değişir. Uygulamadaki titreşimlerin çoğu harmonik değildir. İnsanın titreşim ortamındaki olumsuz özellikleri, insan vücudunun değişik parçalarının değişik frekansdaki doğal titreşim hareketleri ile aynı frekanslı titreşim ortamında çalıştığında ortaya çıkan rezonans olayından dolayıdır. İnsan vücudunun değişik organlarının doğal titreşim frekansları Cetvel 31de verilmiştir.

Titreşim etkileri

3-6 Hz lik titreşimlere kan dolaşım sistemi duyarlıdır Hzlik titreşimler konuşma güçlükleri yaratmaktadır. Y ekseni boyunca 1.5 Hzli titreşimler başın rezonansa geçmesine neden olmaktadır. Görme yeteneği de 4-30 Hz dolaylarında azalmaktadır. Bu azalış özellikle sürücünün gösterge okumalarında yanlışlıklar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, insan vücudunun en duyarlı olduğu titreşim bandı 2-6 Hz arasındadır. Traktör sürücüleri üzerinde 5 yıl süreyle yapılan çalışmada, sürücülerin temel sağlık muayeneleri ve röntgen kontrolleri ile değişik çalışma koşullarındaki iş başarıları saptanmıştır.

Çalışma sonuçları, sürücülerin %86sının gastritten dolayı mide rahatsızlıkları çektikleri, %72sinin ise omurga deformasyonlarının olumsuz etkisi altında olduklarını göstermiştir. Titreşim etkilerinden korunmak için, titreşimi kaynaktan kesmek, sürücü koltuklarının doğal frekansları 2 Hzin altında tutulmalı, taşıtlarda oturma yerinde süspansiyon düzenini, geliştirmek, titreşim yapan el cihazlarının ve motorlu aletleri kullananların sık sık değiştirilerek çalıştırılması gibi önlemler önerilebilir.

Ortam zararlıları Endüstride ve çeşitli iş yerlerinde, işçi sağlığı açısından önemli sakıncaları bulunan; tozlar, mikroplar, zehirli maddeler ve radyasyon gibi faktörler, ergonomik açıdan büyük önem taşırlar. Ortam zararlıları, pek çok işçinin hastalanmasına, iş gücünü yitirmesine ve önemli sayılarda da ölümlere neden olmaktadır. Bu zararlıların ilk etkisi, fizyolojik güç ve kapasite kayıpları olduğu için, iş görenlerin verimliliği üzerinde olumsuz etkileri ile önemlidirler. Ortam zararlılarını gazlar ve tozlar olarak iki başlıkta incelenebilir.

Zehirli gazlar; içten yanmalı motorların eksoz gazları, kimyasal ilaç, fungisit, herbisit, depolanan bitkisel malzeme ve çürümeyen malzemelerden kaynaklanır. Önemli zehirleyici etkiye sahip olan tam yanmamış eksoz gazlarından karbonmonoksit, kandaki hemoglobin tarafından hızla absorbe edilir. Bu olay insanlarda oksijen eksikliğine neden olur. Karbonmonoksit zehirlenmesinin ilk etkileri; öksürük, baş dönmesi, dalgınlık, fiziksel ve zihinsel uyuşukluktur. Yüksek dozları ölüme neden olabilir.

Ortam zararlıları Motor eksoz gazlarından azotmonoksidin de hemoglobin ile birleşme yeteneği yüksektir. Azodioksit ciğerlerde nitrik asit yapmak suretiyle ateşlenme ile dokulara zarar vermektedir. Sınır değeri 8 saatlik çalışma süresi için 5ppm dir. Tarım işçileri pestisit gibi kimyasal madde uygulamaları sırasında yüksek düzeyde tehlikeli çalışma ortamında bulunurlar. Pestisitlerin vücuda giriş şekli solunum ve deri ile temasıdır.

Biyolojik materyalin depolanması uzun sürede ve yüksek rutubet alan koşullarda yapıldığında depolanan malzemeden çıkan karbondioksit tarafından absorbe edilir. Ortaya çıkan oksijen noksanlığı depolanan kapalı malzemede çok yüksek dereceye ulaşır ve bu koşullarda önemli kazalara neden olur. Bu tehlike, zorunlu bir havalandırma sistemi veya kapatılan malzemenin aralıklı olarak havalandırılması ile önlenebilir.

Ortam zararlıları Toz deyimi topraktan oluşan; kum organik bitki, böcek ve hayvan artıkları gibi birçok materyali kapsar. Fiziksel ve zihinsel olarak insanı rahatsız eder. Yem bitkileri, tahıllar ve hayvansal bitki besin maddesi artıklarının taşınması ve işlenmesi sırasında, bu materyallerden oluşan küçük parçacıklar biyolojik tozları meydana getirirler. Bu şekilde oluşan toz göz, akciyer ve deride rahatsızlıklar meydana getirir. Uygun çalışma ortamı için maksimum toz konsantrasyonu değeri 15mg/m3 olarak kabul edilmiştir.

Tozlu ortamların olumsuz etkilerini gidermek amacıyla alınabilecek önlemler şunlardır: -Toz artışına neden olan malzemelerin taşınma ve işlenmesinde değişiklik yapılması, -İşlemler kapalı yerde yapılmamalı, -Çalışma yeri ve binalar havalandırılmalı, -Tozu oluşturan işlemler sırasında maske kullanılmalıdır. Havalandırma ile tozun azaltılması planlanırken, tozun taşınabilmesi için belirli bir hava hızının sağlanmasına dikkat edilmelidir. Değişik toz materyaller için havalandırma hızları Cetvel 32de verilmiştir.

Ortam zararlıları Toz ve duman diğer ergonomik özellikler yanında ikinci derecede önemi olan sorunlardır. Ancak, uygun bir koruma için çevre kontrolü ve tasarım gereklidir. Tarımsal işlemlerde hava kirliliğini tamamen ortadan kaldırmak güç olabilir, ancak traktörlerde ve diğer tarım makinaların da hava filtreli ve sıcaklık ve soğukluğu ayarlanabilir kabin kullanımı en uygun çözümdür.

1.4. İş Ortamında Stres Faktörleri Çalışanların mesaileri süresince içinde bulundukları çevre, yaptıkları iş, işleme tabi tuttukları yarı mamul ya da mamul maddeler, iş düzeni, çevredeki araç gereç ve makinalar, iş ve işlemlerin hızı, çalışma saatleri gibi etkileşim odakları incelenecek olursa; temelde fizyolojik stres etkeni olan ve iş görenlerin çeşitli organik reaksiyonları ile psiko-somatik sorunlarına neden olan tüm etkenleri saptamak mümkündür. İş çevresi, iş düzeni ve işlemler yanında çok çeşitli zararlılar, işletme yöntemlerinin idari hataları, iş ve aile çevresinden gelen sorunlar, iş yaşamına uyum güçlükleri ve kişilerin kötü alışkanlıkları gibi çok değişik etmenler de insan performansına akseden etkiler yaparlar.

Bu tür stresler altında insan; beceriksiz, uyumsuz, isyankar, bezgin, bunalımlı ve iş hevesini tümü ile yitirmiş bir varlık haline gelebilir ve çeşitli stresler etkisi ile, organik ve psikolojik dengesini ve organik sağlığını tehlikeye düşürebilir. Bu tür stresler altında insan kazalanabilir, sakatlanabilir, kısmen ve tümü ile iş göremez hale gelebilir ve hatta ölümle sonuçlanan vahim kazalar ile karşı karşıya kalabilir. İş dünyasındaki stres faktörlerini ve genel etkilerini özet olarak aşağıdaki Cetvel 33de inceleyebiliriz.

Cetvel 33. İş ortamındaki çeşitli streslerin etkileri

İnsanların maksimum fizyolojik kapasiteleri ölçüsündeki zorlayıcı performansı uzun süre devam ettirebilmesi mümkün değildir. Nitekim, maksimum efor için insan organizmasının tüm fonksiyonel üniteleri devreye girmek ve en üst bir düzeyde çalışmak zorundadırlar. Saniyenin altında ve en çok birkaç saniye devam edebilen kcal/min düzeyindeki zorunlu çalışmalar ancak anerobik metabolik yoldan ve oksijen yetmezliği içinde, önemli ölçülerde oksijen borcu ile gerçekleşir. Ani ve zorlu hareketler, organizmanın maksimum kapasitesinin devreye girebildiği 3-5 dakika süresince oksijensiz enerji açığa çıkarabilen biyokimyasal kaynakların desteğinde gerçekleşebilir. Aslında anerobik güç olarak bilinen bu kapasite de sınırlıdır.

Yapılan araştırmalar, sağlıklı insanların günde ortalama 2000 kcal iş enerjisi harcayarak çalışabileceğini göstermiştir. Ancak, bu ölçüde verimliliğin devamlı olması için de, iş görenlerin sağlıklı ve fizyolojik kapasitelerinin korunması gerekir. Daha önce değindiğimiz ve çalışanların dünyasındaki stres faktörleri bu açıdan önemlidir. İş ortamındaki streslerin artması, insanların fizyolojik kapasitelerini tehdit eder ve iş gücü kayıplarına neden olur. Öte yandan, tam sağlıklı ve her çeşit stres faktörüne karşı korunmuş insanlar da, üstün verim ile ve uzun yıllar görev yapabilirler. Bir insan faktörü mühendisliği yaklaşımı olan ergonomi bilimi de iş koşullarının optimizasyonu ve iş yaşamının insancıllaştırılması çabalarını önemli bir verimlilik yaklaşımı olarak kabul eder.

İnsan – makine sisteminde insan verimliliğine etki eden faktörler.